23 Nisan 2017 Pazar

'Kanunun Açık Hükmü' Olur Mu?

Bir haftadır sıklıkla kullanılan bir kalıp var: interpretatio cessat in claris. Doğrudan bu Latince kalıbı kullanmamış olsak bile, anlamı itibariyle neredeyse ağızlara sakız oldu. Anlamı şu: Metnin anlamının açık olduğu durumda yorum yapılmaz.

Bu meseleyi gündeme getiren ilk olay, YSK’nin referandumdaki, ‘mühürsüz oylar geçersiz’ hükmünü yorumlayarak, ‘mühürsüz oylar dışarıdan getirildikleri kanıtlanmadıkça geçerlidir’ şeklinde karar almasıydı. Bu kararı eleştirenlerin büyük bir kısmının argümanı, yasa hükmünün ‘açık’ olduğu, dolayısıyla böyle bir durumda yorum yaparak hükmün tersine bir sonuç çıkarmanın mümkün olmadığı şeklindeydi.

İkinci olay ise YSK’nin bu kararına yapılan itirazlara karşı yargı yoluna gidilebileceğinin iddia edilmesi. YSK’nin kararına karşı bazı siyasi partiler Danıştay’a, Anayasa Mahkemesi’ne ve AİHM’ye gideceklerini ilan ettiler. Bu iddia ve girişimler ise, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı başta olmak üzere referandumun Evetçi cephesinin, hatta ‘Hayır’ oyu vermiş olan bazı hukukçular tarafından yine aynı argümanla eleştirildi. Anayasa’nın 79. maddesi “Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” diyordu ve bu hükmün açıklığı karşısında başka bir mercie, doğal olarak da herhangi bir yargı organına başvurulamazdı. Elbette bu hukuk dili: İsteyen istediği yere başvurur da, bir sonuç alınamaz anlamına gelir.

Hoş, sadece bu iki olay değil; uzunca bir süredir, özellikle de KHK rejiminin başladığı dönemden beri ‘kanununun’ veya ‘anayasanın’ açık hükümlerinden ve bunların ihlallerinden bahsediyoruz. Misal: OHAL KHK’si ile olağanüstü hal ilgilendirmeyen ve olağanüstü hal dönemini aşan sonuçları olan kararlar alınabilir mi, düzenlemeler yapılabilir mi? Taraflardan biri, Anayasa hükmünün ‘açık’ olduğunu ve böyle kararlar alınamayacağın, düzenlemeler yapılamayacağını söylerken, diğer taraf bunların ‘gerekli’ olduğunu ve yapılabileceğini söylüyordu.

Uzunca bir süredir yorum meselesi ile ilgileniyorum. Dosdoğru söyleyeyim:  interpretatio cessat in claris kalıbının ima ettiği hiçbir şeye katılmıyorum. Hukuk Metodolojisinin Sorunları’nın (Nora, 2017) daha başında şöyle demişim: “…herhangi bir hukuk kuralının anlamı daima kapalıdır”. Açık anlamı olan bir kural yoktur, olamaz. Anlamın açıklığı/kapalılığı bir taraftan bağlama diğer taraftan konvansiyona bağlıdır. Dolayısıyla yukarıdaki tartışmalarda tarafların argümanları sadece ‘açık anlam’ oldukları müddetçe sağlam değillerdir.

Peki mesele nedir? ‘Açık anlam’ argümanını kullanamayacaksak neyi kullanacağız? Bugüne kadar yazdığım ve çevirdiğim makale ve kitaplarda bu meseleyi anlatmaya çalışıyorum. Kısaca anlatabilecek durumda değilim. Ama meselenin özü sanırım tercih ettiğiniz yorum stratejilerinde ve kurmak istediğiniz hukuk düzeninde. Eğer özgürlükçü bir hukuk idealine sahipseniz, devlet erkinin sınırlandırılması yönünde yorum yapmalısınız. Bunu anlamı, OHAL KHKleri söz konusu olduğunda OHAL KHKlerinin alanını ve süresini kısa tutmaktır. Aynı şekilde, OHAL KHKleri için yargı yoluna başvurulup başvurulmayacağı hakkında fikir beyan ederken, Bakanlar Kurulu’nun eline sınırsız ve denetimsiz yetki vermemek için anayasal sınırlarını aşan OHAL KHKlerinin idari yargı veya AYM tarafından denetlenmesi gerektiği sonucuna ulaşırsınız. Buna uygun şekilde YSK’nin kararlarına itiraz söz konusu olduğunda da YSK’yi başına buyruk, yerine göre baskı altında iktidar lehine karar veren ve denetimsiz bir kurum olmaması için, gerekçesi ikna edememiş ve yetki sınırını aşmış olduğu durumlarda mahkeme denetimine tabi tutarsınız. Bütün bunların gündelik siyasetle ve güç ilişkileriyle elbette yakından ilişkisi var, ama hepimiz, yazan çizen konuşan insanlar, iddialarımızı ikna edici gerekçelerle desteklemek durumundayız. ‘Açık hüküm’ gerekçesi tek başına ikna edicilikten uzaktır. Söylediğiniz sözün politik bir yönü vardır ve ne tarafta durduğunuzu gösterir. O yüzden, yukarıdaki tartışmalarda tarafsız kalmak filan mümkün değildir. Ne tarafta durduğunuzu kendinize sormalısınız? Kurumların ve kişilerin sınırsız ve denetimsiz gücü mü yoksa ikna edici olmayan gerekçelere sahip kararların denetlenebilmesi mi?


Kolay gelsin.